durmus dilekci, mimar, architects, dilekci architects, dilekci mimarlık

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Rusya Federasyonu’nda Türk Kültür Yılı 2008 etkinlikleri kapsamında Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı organizasyonu ile Moskova’da gerçekleşecek olan sergi Türk mimarlığının, imparatorluk sonrası izlemiş olduğu yolu, geçirmiş olduğu eğilimleri, ürünler bağlamında Türkiye dışındaki izleyicilere sunuyor. Sergi içerik olarak, 1900’lerin başlarından itibaren Türk mimarlığı için önem taşıyan 200 ü aşan sayıda mimarlık ürününü kapsıyor. 1923’de İstiklal Savaşı, ardından Cumhuriyetin kurulması ve Osmanlı döneminden farklı bir devlet anlayışına geçiş izlenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu parçalanmış ve Batılı olmak isteyen yeni bir devlet ortaya çıkmıştır. Mimarlıkta 1923-1927 dönemi 1. Ulusal Mimarlık Dönemi’ne karşılık gelir. Mimarlık sanat ve tektoniğini ulusal kılma çabaları bu dönemde görülür. 1928-1939 dönemi uluslararası etkinliklerin arttığı, batıya açılma dönemidir. Çok sayıda batılı mimar bu dönemde Türkiye’de mimarlık yapmış ve batı eğilimli modern ürünler vermişlerdir. 1940-1950 arasındaki dönem milliyetçilik kavramının tekrar gündeme taşındığı bir dönem olmuş, 2. Ulusal Mimarlık Dönemi olarak bilinen bu dönemin mimarlık ürünleri Osmanlı mimarisinin etkilerini taşımıştır. 1960 sonrası Türkiye mimarlığında uluslararası üslup tekrar egemen olur ve bu doğrultuda ürünler verilir. 1980’lerden itibaren artan iletişim olanaklarının da etkisiyle, Türkiye globalleşen dünyanın bir parçası olmuştur. 1980 sonrasının Türk mimarlık ürünleri de dünya ile bu bütünleşme çabasının sonucu olarak çok sesliliği temsil etmiş; tarih, koruma bilinci, yerellik gibi düşüncelerin yoğurduğu ürün çeşitliliği izlenmiştir. Bu çeşitlilik, geçmişte olduğu gibi bir ideoloji ya da ‘izm’ olarak tanımlanamamakta; bunun yerine çeşitliliği kişisel ifade ve arayışları bünyesinde barındıran ürünler ortaya çıkarmaktadır. ‘Türk Mimarlarının Moskova Buluşması: 20. Yüzyıl Türk Mimarlığı Sergisi’ bu bağlamda Cumhuriyet Türkiye’sinin 85 yıllık kimlik oluşturma öyküsünü aktarması açısından anlam kazanmaktadır.